ENG
24 Eylül 2019, Salı

Yargıtayın Fettullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) yönelik karar ve uygulamalarının, bazı basın ve yayın organlarında değerlendirilme ve yorumlama şekli dikkate alınarak, kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması zorunlu görülmüştür.

Yargıtay, 15 Temmuz hain darbe girişiminin hemen akabinde, FETÖ/PDY Terör Örgütüne yönelik olarak güçlü bir refleks göstermiş, söz konusu örgüt ile iltisaklı olan üyelerini Yargıtaydan uzaklaştırmıştır. Bu kapsamda, disiplin işlemleri sonucunda ilk aşamada, Yargıtay Kanununun m.19 ve m.43/son hükümleri uyarınca 106 kişi hakkında en ağır disiplin cezası olan ve ihraç anlamına gelen “çekilmeye davet” yaptırımı uygulanmış; içlerinde firari olanlar, ceza soruşturması devam edenler ve kendi istekleri ile emekli olanlar da dahil olmak üzere, bu süreçte genel toplam itibarıyla 141 kişinin Yargıtay ile ilişiği kesilmiştir.

Yukarıda belirtilenler dışında ceza soruşturmaları da büyük bir titizlikle sürdürülmüş olup, devam eden yargılamalarda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY Terör Örgütündeki faaliyetleri dolayısıyla eski sivil yüksek yargı üyelerine yönelik soruşturmalar kapsamında 164 kişi hakkında fezleke düzenlenmiş, bunlardan 163 kişi hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yargıtay 9. Ceza Dairesine dava açılmıştır. Bu davalardan 1 kişi beraat etmiş, 3 kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, 123 kişi mahkum olmuş, 36 kişi hakkında ise yargılamalar devam etmektedir. Ayrıca, halen 32 Yargıtay ve Danıştay üyesinden 5 kişinin adli kontrollü olarak, 27 kişinin ise firari olması sebebiyle yakalamalı olarak soruşturmaları sürdürülmektedir.

Yargıtay Başkanlığına çeşitli kanallardan intikal eden tüm şikayet ve ihbarlar büyük bir titizlikle incelenmekte ve gereği yapılmaktadır. Son günlerde bazı medya kuruluşları tarafından dile getirilen yorumlar ile ilgili olarak, söz konusu iddiaların Yargıtaya intikal etmesi üzerine, Yargıtay Kanununun m.43,I-IV hükümleri uyarınca gecikmeksizin muhakkik tayin edilerek tüm deliller toplanmış ve gerekli soruşturma yapılmış olup, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından anılan suçlara ilişkin Yargıtay içtihatları doğrultusunda yapılan incelemeler sonucu işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Yukarıda açıkça görüldüğü üzere, FETÖ/PDY Terör Örgütüne yönelik adli işlemler, hukuk çerçevesinde büyük bir titizlikle ve özenle yapılmaktadır. Geçmişi, görev anlayışı ve duruşu itibarıyla başından beri FETÖ/PDY Terör Örgütü ile mücadelesi bilinen Yargıtay üyelerine yönelik soyut ve mesnetsiz iddialar, bu konuda büyük bir fedakârlıkla görev yapan Yargıtay mensuplarının kararlı duruşunu etkilemeyecektir. 

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.      

 


19 Ağustos 2019, Pazartesi

Kamuoyunun bilgisinde olduğu üzere adli yıl açılış törenleri, Yargıtay tarafından düzenlenmektedir. 2016-2017 yılından itibaren adli yıl açılışları “Millet Kongre ve Kültür Merkezi”nde yapılmaya başlanmış, bunun gerekçeleri ve süreci hakkında 29.08.2016 tarihinde basın açıklaması yapılarak kamuoyu bilgilendirilmiştir. 

2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni hazırlıkları kapsamında, yargının kurucu unsurlarından biri olan savunma mesleğine duyulan saygı ve gösterilen önemden dolayı tüm baro başkanlıklarına davetiye gönderilmiş olup, ayrıca Türkiye Barolar Birliği Başkanı da avukatlar adına konuşma yapmak üzere davet edilmiştir. Türkiye Barolar Birliği Başkanı ile çoğunluk baro başkanları kendilerine yapılan daveti kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Bazı barolar ise yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, yargı etiği ilkeleri, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gibi bir dizi başlık altında adalet sistemine ilişkin eleştirilerini dile getirerek, söz konusu davete iştirak edemeyeceklerini ifade etmiş ve görüşlerini de kamuoyu ile paylaşmışlardır.

150 yıllık köklü bir kurum olan Yargıtay’ın iletişim stratejisi, yargıya ilişkin sorunların şeffaf ve önyargısız ortamlarda tartışılmasını öngörmektedir. Yargıya ilişkin etkinliklerin geniş katılımlı, demokratik ve kapsayıcı olmasına özel önem verilmekte olup, Ülkemizdeki tüm baro başkanları adli yıl açılışına davet edilmiştir. Davete nasıl karşılık verileceği baroların takdirinde olan bir konu olmakla birlikte, gönderilen davetiye vesilesiyle Yargıtay’ın siyasi etki altında olduğuna dair ithamlar ile başlayan bir dizi suçlamalar hiçbir insaf ve adalet ölçüsü ile bağdaşmamakta olup, üzüntüyle karşılanmıştır. 

Yargıtay hem yurt içinde hem de yurt dışında önemli reformları gerçekleştirmiş ve insan haklarına evrensel düzeyde katkı sağlamıştır. Bu suçlamaları yönelten baroların bir kısmının, Yargıtay’ın öncülüğünde geliştirilen Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi (İstanbul Bildirgesi) dolayısıyla Yargıtay’a yönelik eleştirileri halen kamuoyunun hafızasında olup, 9 Kasım 2018 tarihli basın açıklaması ile halkımız bu konuda bilgilendirilmişti. O tarihten sonra İstanbul Bildirgesi 13-24 Mayıs 2019 tarihleri arasında yapılan Birleşmiş Milletler Suçun Önlenmesi ve Ceza Adaleti Komisyonunun 28. Oturumunda kabul edilmiş, 23 Temmuz 2019 tarihinde de Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’de onaylanmıştır. Dolayısıyla adli yıl açılış davetiyeleri vesilesiyle Yargıtaya yönelik haksız ve ölçüsüz eleştirileri yapan bazı baroların, yakın geçmişte tüm dünyanın kabul ettiği insan hakları metnine dahi karşı çıkmaları, feraset düzeylerinin açık bir göstergesi olup, bu tür ithamların toplumun vicdanında karşılık bulmayacağı şüphesizdir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.



09 Kasım 2018, Cuma

KAMUOYUNA DUYURU

 

İstanbul Bildirgesinin 3’üncü maddesi ile ilgili olarak Türkiye Barolar Birliğinden ve İstanbul Barosundan gelen eleştiriler ile özellikle avukatlar tarafından sosyal medyada konunun değerlendirme ve algılanma şekli dikkate alınarak aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunlu görülmüştür.

Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesinin 3’üncü maddesindeki “Mahkemeler avukatlık yetkisi olmayan uygun kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebilir.” ifadesi ile İstanbul Bildirgesi (Etkin) Uygulama Tedbirlerinin 3’üncü maddesinin 11’inci bendindeki “Yargı; Koşulların gerekli kıldığı durumlarda, ruhsatsız uygun kişilerin mahkemede bir tarafa yardımcı olmasına izin vermelidir.” cümlesinin Bildirge’ye yönelen eleştirilerin odağında olduğu anlaşılmaktadır.

 

Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi” kapsamında, Yargıtay’ın ev sahipliğinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile yapılan iş birliği çerçevesinde 11-12 Ekim 2018 tarihlerinde, “4’üncü Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi” düzenlenmiştir. Beş kıtadan ve 30 ülkeden yüksek mahkeme başkanları ve temsilcileri ile uluslararası uzmanların katıldığı Zirve sonucunda, Yargıtay’ın ev sahipliğinde düzenlenen 3’üncü Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesinde onaylanan Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi bir kez daha teyid edilmiş, ayrıca 20 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Uzmanlar Grubu Toplantısı sonucunda hazırlanan “İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Taslağı” da bazı düzeltmeler yapılarak kabul edilmiştir.

Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi” kapsamında yapılan tüm çalışmalar, Yargıtay’ın (www.yargitay.gov.tr/kategori/94) adresli internet sitesinde toplumun erişimine açıktır. Ayrıca, “4’üncü Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi” kapsamında yapılan tüm faaliyetler ve yayınlar Yargıtay’ın büyük önem verdiği şeffaflık ve topluma karşı hesap verebilirlik anlayışı çerçevesinde ulusal ve uluslararası kamuoyunun denetimine açık şekilde yürütülmüş ve bu amaçla oluşturulan ( http://www.summitofhighcourts2018.com/tr/home.html ) internet sitesinde yayınlanmıştır. Eleştiri konusu yapılan İstanbul Bildirgesinin 3’üncü maddesine ilişkin olarak uzmanların görüş ve tartışmaları belirtilen internet sitesinde Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Uzmanlar Grubu Toplantısı (20 Ekim 2017) Kitabının 34 ve devamı maddelerinde yer almaktadır.
 

Öncelikle, İstanbul Bildirgesi ve İstanbul Bildirgesi (Etkin)Uygulama Tedbirleri Yargıtay’ın öncülüğünde geliştirilen yargıda şeffaflığa ilişkin ilk uluslararası metindir. Bu metin sadece Türkiye’ye özgü bir metin olmayıp, Birleşmiş Milletlere üye çok farklı coğrafik bölge ve hukuk sistemleri dikkate alınarak hazırlanan ve yargıda şeffaflığa ilişkin asgari standartları öngören bir rehber niteliği taşımaktadır. Bu sebeple, 11-12 Ekim 2018 tarihli Zirveye beş kıtadan, çok farklı coğrafyalardan ve hukuk sistemlerinden 30 ülke katılım sağlamıştır.
 

Tüm hukukçular tarafından bilindiği üzere, uluslararası nitelikteki insan hakları metinlerinin hiçbir hükmü, daha yüksek standarttaki bir ulusal uygulamayı etkilemez, sınırlandırmaz ya da bu yüksek standartların daha aşağıya çekilmesine yol açacak şekilde yorumlanamaz. Nitekim, bu temel hukuk ilkesine bazı uluslararası metinlerde de açıkça yer verilmiştir (Örneğin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi m.41; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.53). Ayrıca, işin doğasından kaynaklanan bu mantıksal sonuca varmak için açık bir hükme de ihtiyaç bulunmamaktadır.

 

Yargıtay’ın liderliğinde büyük çaba ve özveri ile oluşturulan ve uluslararası toplum tarafından da kabul gören İstanbul Bildirgesi ve İstanbul Bildirgesi (Etkin) Uygulama Tedbirleri, Birleşmiş Milletlere üye devletlerin hukuk sistemlerinin Bildirgede öngörülen tüm standartları karşılamasını amaçlamaktadır. Bu sebeple, insan haklarına ve hukuka gönülden bağlı hukukçuların hassasiyet duymaları gereken asıl nokta, İstanbul Bildirgesinde yer alan asgari standartların üzerindeki ulusal kanun ve uygulamalar değildir. Tam aksine, asıl çaba gösterilmesi gereken konular, İstanbul Bildirgesindeki asgari standartların altında kalan ulusal uygulamalardır.
 

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

 

 


10 Mayıs 2017, Çarşamba

Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Mustafa Alper' in, bugün geçirdiği elim bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybettiğini derin bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah' tan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına, mesai arkadaşlarına ve tüm yargı camiasına başsağlığı dileriz.

Yargıtay Başkanlığı