ENG
03 Eylül 2025, Çarşamba

Sayın Cumhurbaşkanı Vekilim,

Çok değerli misafirlerimiz,

2025-2026 Adli Yıl açılışı nedeniyle düzenlemiş olduğumuz törenimize hoş geldiniz şeref verdiniz.

Bugüne kadar yargımızın her aşamasında büyük hizmetlerde bulunup emekliliğe ve onursal üyeliğe ayrılmış tüm meslektaşlarımıza ömür boyu sağlık ve mutluluk temenni ediyorum.

Ayrıca vefat eden bütün meslektaşlarıma da

Allah’tan rahmet diliyorum.

Tarihimizin en büyük destanlarından biri olan 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Aldığı emirle ilk hedefini Akdeniz olarak belirleyen ordularımız ve milletimizin azim ve kararlılığıyla, yine milletimizin istiklali kazanılmış, ülkemiz düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm silah arkadaşlarını ve vatan uğruna can veren bütün kahraman şehitlerimizi şükran ve minnet duygularıyla anıyor, kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum.

İnsanlığın başlangıcından bu yana, her zaman ve her yerde iyi ile kötünün mücadelesi olmuştur.

İyi ve kötünün ilk temsilcileri olan Habil ile Kabil arasındaki kavga ile başlayan bu mücadele günümüze kadar gelmiş ve halen devam etmektedir.

İyi ile kötünün,haklı ile haksızın,mağdur ile suçlunun bu mücadelesinde, insan olarak her birimizin üzerine düşen görev, net bir şekilde tarafımızı iyiden ve haklıdan yana ortaya koymak olmalıdır.

Günümüzde iyi ile kötünün, haklı ile haksızın, mağdur ile suçlunun mücadelesi en yoğun bir şekilde maalesef Gazze’de yaşanmaktadır.

Burada haklı, mağdur ve mazlum olan Filistin halkı haksız, suçlu ve zalim olan ise İsrail’dir.

Zalimin zulmüne ses çıkarmamak ise neredeyse zalimin zulmü kadar acıdır.

Hiçbir inanış, hiç bir düşünce ve hiç bir gerekçe, savunmasız insanları, kadınları ve özellikle çocukları, yerinden etmeyi, aç bırakmayı ve öldürmeyi haklı kılamaz.

Dünyanın ve insanlığın bir an önce insafa gelmesini ve bu insanlık dramının, toplu katliamların ve soykırımın sona ermesini yürekten diliyorum. Bu insanlık dışı tutumundan dolayı İsrail’i nefretle kınıyorum.

“Hak” mücadelesi süreklilik arz eden bir olgudur.                                                                      

Aile hayatında, iş ve arkadaş ortamında, ticarette, her zaman hakkını arama, hukukunu koruma isteği vardır.

Hakkı olana hakkını vermenin ve hukukunu korumanın adı “Adalet” tir. Adalet her ülkede herkesin ve özellikle yargının görevi ve mutlaka sağlaması gereken bir hedefidir.

Yargı hiçbir beklenti veya korku içinde olmadan, kamuoyunun ve sosyal medyanın baskısı ve etkisi altında kalmadan, tamamen ve sadece gerçekler ve deliller ışığında, vicdani kanaatine göre hareket etmelidir.

Sonuçta adaletin tecellisi olarak ortaya koyduğu karara herkesten önce ve herkesten çok kendisinin inanması gerekir. Adalete güven duygusu ancak bu şekilde tesis edilir.

Hâkim bir dava dosyasının iki kapağı arasındadır.

Hâkim cübbesini giyer.

Dosyasını önüne alır. Dosyanın kapağını kaldırırken dosya dışındaki her şeyi kapağın arkasında bırakır. Sadece dava veya suç konusuna ve delillere odaklanır.

Davacı ve davalının veya mağdur ile sanığın, kanunen dikkat edilmesi gereken dışındaki hiçbir özelliğiyle de asla ilgilenmez.

Hatta   hâkim  dosyanın kapağını tekrar kapatana kadar kendi kişisel düşünce ve varsa önyargılarından da sıyrılmayı başarabilmelidir.

Bu şekilde dosyanın kapağını kapatan hâkim, bu sefer de dosyada olanı kapağın altında bırakır.

Bir toplumda yaşayanlar arasında, herkes tarafından kabul edilen güzel hasletlerin yaygınlaşması, o toplumda huzurun ve adaletin sağlanmasını çok daha kolay ve sağlam kılacaktır.

Hoşgörü, tarafsızlık, eşitlik, sağduyu, hakkına razı olma, başkasının hakkına saygı duyma gibi çok daha fazla sayabileceğimiz birçok davranış şekliyle, o toplumda huzur ve adalet büyük ölçüde fiilen sağlanmış olacaktır. Bu güzel hasletlerden biri de empatidir.     

Üzülerek görüyoruz ki, ülkemizde empati kültürü giderek azalmaya başlamıştır.

Komşusu aç iken tok yatmayan bir inanışa sahip olan yüce bir millet olarak kendimizi her zaman diğerinin yerine koyabilmeliyiz.

Aynı olayın o anda hangi tarafında isek ona göre düşünüp konuşmaktan, bir başka ifadeyle, arabayla giderken yayalara, yaya giderken arabalara kızmaktan kendimizi kurtarmamız gerekir.

Ülkemizde yargı alanında bir an önce çözüme kavuşturmamız gereken temel olarak iki husus vardır. Bunlar dava dosya sayısının azaltılması ve karar süresinin kısaltılmasıdır.

Çok sayıda dava açılmasının ve yargılama süresinin uzun olmasının sebeplerinin iyi tahlil edilerek çözümlerin tespit edilmesi ve ihtiyaç halinde mevzuat değişiklikleriyle bu çözümlerin hayata geçirilmesi gerekir.

Geçici bir rahatlama sağlayan, sorunun bütününü kapsamayan tedbir veya uygulamalar yerine, kök sorunun çözümüne yönelik düzenlemelerin yapılması konusunda yoğun çaba sarf etmeliyiz.

Çünkü birçok zaman sorunun temelini ve genelini çözmeye yaramayan tedbirler ve uygulamalar kendi handikapını da beraberinde getirebilmekte ve yeni sorunlara yol açmaktadır.  Mümkün olduğu kadar vatandaşlarımızın, dava açılmasına ihtiyaç duymayacağı veya dava açmak mecburiyetinde kalmayacağı şekilde düzenlemeler yapılması son derece faydalı olacaktır.

Bunun sağlanabilmesi için ise her türlü hukuki ilişkinin, mevzuatla çerçevesi çizilmiş şekil şartına uygun olarak ve ileride ispat şartını sağlayıcı nitelikte yapılması gerekir.

Şekil ve ispat şartının yasal bir zorunluluk olmasının yanında vatandaşlarımız arasında bu konuda bir kültürün de oluşması çok önemlidir. Çünkü haklı olmakla hakkını kanun ve mahkeme nezdinde ispat etmek farklıdır. Hâkim için önemli olan davacının davasını ispat etmesidir.

Bazı durumlarda gerçekte haklı olan bir vatandaşımız, hakkını kanunun aradığı şekilde ispat edemediği için hakkını alamamakta, sonuçta hakkına kavuşmadığı için de yargıya olan güveni azalmaktadır.

Bu nedenle kanuni düzenlemeler ile vatandaşlarımızın hukuki ilişkilerdeki uygulamaları arasında mümkün olduğu kadar bir uyum sağlanması yerinde olacaktır

Hukuki ilişkilerin şekil ve ispat şartlarına uygun olarak yapılması davaların bir an önce sonuçlanmasını da sağlayacaktır.

Kira ilişkisi var kira kontratı yoksa, vekâlet ilişkisi var ücret sözleşmesi yoksa, gayrimenkul alım satımı var tapu veya noter senedi yoksa, ticari ilişki var yazılı sözleşme yoksa yargılamanın uzaması kaçınılmaz olacaktır.

Bu durumda haklı olanın hakkını ispat etmesi yoğun bir uğraş ve uzun bir süreç gerektirmektedir. Yapılan keşifler, alınan bilirkişi raporları, itiraz üzerine tekrar yapılan keşifler ve tekrar alınan raporlar yargılama sürecini uzatmakta, yargıya olan güvenin azalmasına sebebiyet vermektedir.

Doğumu sırasında iki gözünü de kaybeden bir bebeğin anne ve babasının açtığı tazminat davasının temyiz duruşması sırasında, duruşma salonuna 12 yaşında bir çocuk geldi. Ve o çocuğun gözleri görmüyordu. Yani o bebek büyümüş ve kendi duruşmasına gelmişti.

O çocuğun görmeyen gözlerinin arkasında ne hissettiğini anlamak mesleğimizin en önemli hassasiyetlerinden biri olmalıdır.

O gün biz o çocuğun gözlerinin davasına bakıyorduk

ama gözlerine bakamıyorduk.

Adalet bir hâkimin kalbinin en derininde hissettiği duygudur.

Buradan tüm samimiyetimle söylemek istiyorum ki, yargılama sürecinin uzaması vatandaşlarımız kadar bizleri de derinden etkileyen bir husustur.

Adli ve idari yargıda gerek ilk derece ve istinaf mahkemelerinde, gerekse yüksek mahkemelerde görev yapan hakim ve savcılar olarak, çok ağır bir dosya yükü altında büyük bir özveriyle çalıştığımızdan emin olmanızı istiyoruz. Bundan sonra da yine canla başla çalışacağımıza söz veriyoruz.

Bu vesileyle söylemek isterim ki, geçen yıldan bugüne Yargıtay’daki dosya sayımız 420 binlerden 300 binlere düşmüştür. Bir yüksek mahkeme için 300 bin dosya sayısı da aslında korkunç bir rakamdır. Sonuçta çalışma gününe tekabül eden dosya sayısı izahtan varestedir.

Yargıtay olarak dosyaların bekleme sürelerini en az seviyeye indirme gayretimiz devam etmektedir.

Yargıtayımızda önceki adli yıl açılışından bu yana 313 bin dosya karara bağlanmıştır. Bu nedenle üstün gayretlerinden dolayı kıymetli genel kurul ve daire başkanlarımız ile Yargıtay üyelerimizi ve değerli tetkik hâkimlerimiz ile Yargıtay savcılarımızı kutluyor, kendilerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Toplumsal adaleti yaralayan en büyük hususlardan birisi de cezaların yetersizliği algısıdır.

Bu konuda özellikle infaz rejimimizin toplumun beklentilerine uygun bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çünkü ülkemizde neredeyse cezanın miktarından ziyade bu cezanın yeteri kadar infaz edilmediği konusunda ciddi bir algı oluşmuştur.

Ayrıca, mağdurun uğradığı maddi ve manevi zararın tam olarak giderilmesi gerekir. Öncelikle mağdurun suç işlenmeden önceki haline döndürülmesi, bunun mümkün olmaması hallerinde ise, mağdurun yeterli tazminat hakkına kavuşması gerekir.

Bu kapsamda manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiği konusundaki içtihadımızın ve uygulamamızın yeniden gözden geçirilmesi kanaatindeyim.

Suçlu yüzünden kolunu, bacağını, gözünü kaybeden bir mağdurun alacağı tazminat miktarı belirlenirken, mağdurun zenginleşmesi meselesi değil, bir koldan, bir gözden ne kadar miktar paraya vazgeçilebileceği hesaplanmalıdır.

Devletin maddi olarak zarara uğradığı suçlarda ise, suçlunun işlediği suçun cezasını tam olarak çekmesinin yanında verdiği zararı giderinceye kadar etkili bir infaz sisteminin devam etmesi gerekir.

Ülke olarak her alanda uymamız ve uygulamamız gereken önemli hususlardan biri de “Etik Kurallar” dır.

Yazılı olmayan ama yazılı olmasına gerek olmadan herkesin kabul edeceği, uyulmaması halinde yapılan iş veya davranışın kabulünü ve itibarını düşüren, neredeyse görevin gerekleri kadar önemli olan etik ilkelerine dikkat edilmesi, özellikle kamu görevi yapan her meslek grubunun vazgeçilmezi olmalıdır.

Bugün burada düzenlediğimiz törenle tüm yargı mensuplarımıza üstün başarı dileklerimle Türkiye’de Adli Yıl’ı açmış bulunuyoruz.

Gerek ilk derece ve istinaf mahkemelerimizde, gerekse yüksek mahkemelerimizde görevli hâkim ve savcı meslektaşlarımıza başarılı bir adli yıl diliyorum.

Amacımız ve hedefimiz vatandaşlarımızın beklentilerine en hızlı ve en adaletli bir şekilde karşılık verebilmektir.  Ayrıca yargı sistemimizin vazgeçilmezi olan avukat meslektaşlarımızın da yeni adli yılını tebrik ediyor, kendilerine üstün başarılar diliyorum.

Ve özel olarak her türlü övgüyü hak eden, çok değerli genel kurul ve daire başkanlarımıza ve kıymetli Yargıtay üyelerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.

Bu özel ve güzel günümüzde uzak yollardan gelerek aramızda bulunan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’ın çok değerli Yüksek Mahkeme Başkanları ve Başsavcıları ile beraberindeki heyetlerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki Türk Yargıcımıza hem hoş geldiniz diyor hem de kendilerine teşekkür ediyorum.

Yine bizleri onurlandıran başta Cumhurbaşkanı Vekilimiz Sayın Cevdet Yılmaz’a ve tüm konuklarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyor ve konuşmamı şu sözlerimle tamamlamak istiyorum.

Adalet huzurun temelidir.

Adalet barışın temelidir.

Adalet hoşgörünün temelidir.

Adalet liyakatin temelidir.

Adalet ekonominin temelidir.

Adalet demokrasinin temelidir.

Adalet cumhuriyetin temelidir.

Adalet insanlığın temelidir.

Adalet mülkün temelidir.

Teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.

 


03 Eylül 2024, Salı

Sayın Cumhurbaşkanım,

Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanım,

Saygı Değer Meslektaşlarım,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’ın çok değerli Yüksek Mahkeme Başkanları ve Başsavcıları,

Kıymetli Misafirlerimiz,

2024-2025 Adli Yılı açılışı için hazırladığımız törenimize hoş geldiniz diyor ve sizleri en içten duygularımla ve saygıyla selamlıyorum.

Bu sene adli yıla çok hüzünlü bir şekilde giriyoruz. Çok değerli Yargıtay üyemiz, daire başkanımız, tam anlamıyla bir hukuk adamı, sevgili dostum ve güzel insan Sami ÖZTÜRK’ü kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz.

Kendisini daha emekli olmadan uğurlamış olduk. Ancak inanıyorum ki Sami ÖZTÜRK en büyük onursallığa, yani cennetine kavuştu. Yüce Mevlamızdan duamız da bu yöndedir. 

Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu vesileyle yargımıza büyük hizmetlerde bulunup emekliye ve onursallığa ayrılan tüm meslektaşlarıma ömür boyu sağlık ve mutluluklar diliyorum. Ayrıca vefat etmiş olan tüm meslektaşlarıma da Allah’tan rahmet diliyorum. 

Öncelikle 30 Ağustos Zafer Bayramımızı bir kez daha kutluyorum. Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarına şükran ve minnet duygularımı sunuyor, Kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. 

Bugün itibari ile adli tatil bitmiş ve adli yıl başlamıştır.

Ülkemizde yıllardır uygulanan adli tatil uygulamasıyla tüm hâkim-savcılarımız ile Yargıtay ve Danıştay üyelerimiz, aslında toplu bir şekilde ve aynı anda yıllık izinlerini kullanmakta, böylece adli yıl içinde neredeyse tam kadro ile yargı hizmeti verilmektedir.        

         Avukat meslektaşlarımız da kendilerine ve dosyalarını toparlamaya zaman ayırmakta ve adli yıla daha hazır bir şekilde girmektedir.

Ülkemizde yargı hizmetleri esas olarak adli ve idari yargıda ilk derece mahkemelerimiz, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerimiz, Yargıtay ve Danıştayımız tarafından yerine getirilmektedir.

Yargı sistemimiz açısından ise Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulunun da önemli bir yeri vardır.

Yargı sistemimizdeki kurumlar ile yargı hizmeti sunan kurumlar arasında işbirliğinin ve güzel bir uyumun sağlanması, yargı hizmetlerinin daha iyi olmasını sağlayacaktır.

Kanaatimce bu anlamda en önemli görev Adalet Bakanlığımıza düşmektedir. Sayın Adalet Bakanımızın organizatörlüğünde, yargı hizmetinin en mükemmel şekilde verilmesi için gerekli işbirliği ve uyumun sağlanması son derece yararlı olacaktır.

Bugün Adli Yıla başlıyoruz. Önümüzde yine yüz binlerce dosya var.

Gerek ilk derece ve bölge mahkemelerimizde, gerekse Yargıtay ve Danıştay’da çok sayıda dosya olması, yargılama sürecinin uzamasının ve kararların geç kesinleşmesinin en önemli sebeplerinden biridir.

Bu konuda kök sorunun çözülmesi, yani yargının önüne bu kadar çok dosyanın gelmemesi için tedbirler alınması uygun olacaktır.

Öncelikle dava sebepleri iyi incelenmeli, hukuk ve ceza alanında bu sebepleri giderecek şekilde ayrı ayrı çözümler üretilmelidir.

Elbette ki bu husus ayrı ve büyük bir seminer veya çalıştay konusu olacak kadar geniş ve kapsamlıdır.

Birkaç cümle söylemek gerekirse;

         Vatandaşlarımızın kendi aralarındaki bir hukuki ilişkiyi daha başlatırken, mutlaka önceden belirlenmiş, şekil ve ispat şartlarına uygun bir prosedüre uyması,        

         Hukuki ilişkilerinde uyguladıkları davranış tarzı ve beklentilerinin hukuk sistemimiz ve mevzuatımızla uyumlu hale getirilmesi,

Hukuk sistemimiz ve mevzuatımız hakkında vatandaşlarımızın daha çok bilgilendirilmesi,

         Vatandaşlarımızın hukuk kurallarına uyma ve başkalarının hakkına saygı duyma kültürünün geliştirilmesi,

         Bir kişinin kendi haklarına saygı duyulmasını istiyorsa, bunun tek yolunun başkalarının haklarına saygı duymaktan geçtiği bilincinin yerleştirilmesi,        

         Cezai yaptırımların, suç işlendikten sonra ıslah olmayı sağlamasının yanında, daha suç işlenmeden suçu önleyici etkiye sahip bir nitelikte olması,        

         yargının üzerindeki iş yükünü azaltacak ve daha huzurlu bir toplum olmanın yolunu açacaktır.        

         Şunu kabul etmek gerekir ki vatandaşlarımız,  davalarının yıllarca devam etmesi ve alacaklarını zamanında alamamaları konusundaki şikâyetlerinde sonuna kadar haklıdırlar.

         Bu şikâyetleri giderebilmek için, önümüzdeki adli yılda, başta kendim olmak üzere elimizden geleni yapacağımıza ve daha fazla çalışacağımıza söz veriyoruz.

         Hukuk bir gerekliliktir.

         Hukuk bir düzendir.

         Hukuk olmazsa olmazdır.

         Hukuk toplum halinde yaşama bilincidir.        

Vatandaşlarımız hangi işi, görevi veya mesleği yaparsa yapsın bütün hayatı boyunca hukukla beraber yaşayacak, hukuk her zaman yanı başında olacaktır.

Hukuk bilinci daha ilkokuldan itibaren verilmeye başlanmalı, hukuk kurallarına ve toplum kurallarına uyma fikri aşılanmalıdır. Koruyucu hekimliğin mantığı esas alınarak, tabiri caizse koruyucu hâkimlik anlamında önleyici hukuk tedbirleri alınmalı,

daha hukuki ihtilaf ortaya çıkmadan bunu engelleyecek, çıkması halinde ise çok hızlı ve pratik bir şekilde çözümünü sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir.

Adalet, güçlüyü değil haklıyı korumaktır.

Adalet, haklı olanla empati kurabilmektir.

Adalet, bir işçinin hakkını daha teri kurumadan verebilmektir.

Adalet,

Alacaklıyı da borçluyu da,

İşçiyi de işvereni de,

Tüketiciyi de üreticiyi de,

Kiracıyı da kiraya vereni de,

Mağduru da sanığı da,

aynı anda düşünebilmek ve herkese hakkını tam olarak verebilmektir.

Adalet, arka sokaklarda bisikleti çalındığı için ağlayan bir çocuğun yüzünü güldürebilmektir.

Adalet, okul çıkışı güle oynaya evine giderken önce kaçırılan, sonra günlerce kötü muamele edilen ve sonra da hunharca öldürülen, henüz 13-14 yaşındaki bir kız çocuğunun annesinin yüreğindeki acıyı hissedebilmektir.

Adalet, eşi ve çocukları için saçını süpürge eden, sonra da kapının önüne bırakılan, eziyet edilen, dövülen, vurulan kadınlarımızın başını öne eğdirmemektir.

Adalet Liyakattir,

Liyakat Adalettir.

Adalet adına çok önemli görev yapan hâkim ve savcılarımızın mesleğe ilk alımlarında, ehliyet, kabiliyet, kapasite, karakter, özgüven gibi özelliklerin hepsini içinde barındıran liyakat hususuna çok büyük önem verilmelidir.        

         Hâkim-savcı yardımcılığı döneminde, mesleğini layıkıyla yapma konusunda tam donanımın mutlaka sağlanması gerekir.

         Hâkim-savcılarımızın daha mesleğe başlarken, mesleği en iyi şekilde yapma konusunda bilgi ve beceriye sahip olmaları, başladıktan sonra da, tüm meslekleri boyunca kendilerini sürekli geliştirmeleri ve toplumun en aydın kişileri haline gelmeleri son derece önemlidir.

Yaşadığı toplumun karakterini, hassasiyetlerini, beklentilerini, kültürünü ve geleneklerini çok iyi öğrenen, diğer yandan dünyadaki hukuki gelişmeleri çok iyi takip eden hâkim-savcılarımızın görevlerini daha iyi yapacakları kuşkusuzdur.        

         Şu anda görevini layıkıyla yapmakta olan, gerek ilk derece ve bölge mahkemelerinde, gerekse Yargıtay, Danıştay ve Adalet Bakanlığında çalışan tüm hâkim-savcılarımızı, özverili çalışmalarından dolayı takdir ve tebrik ediyorum.

         Önlerindeki dosyaları azaltmak için fedakârca yaptıkları çalışmalardan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

                 Bu açılış töreni sadece Yargıtayımızı değil, aynı zamanda bütün hâkim-savcılarımızı, Avukatlarımızı ve personelimizi kapsayan bir adli yıl açılışıdır.

         Hâkim ve savcılarımızın, önümüzdeki adli yılda daha fazla çalışmak konusunda daha fazla gayret içinde olacaklarına yürekten inanıyorum.

                 Toplumların bir arada sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için dikkat edilmesi gerekli en önemli kavramlardan biri de hukukun üstünlüğüdür.        

         Hukukun üstünlüğü kavramının, demokrasiyi demokrasi yapan diğer tüm ilkelerden, hatta belki de demokrasinin kendisinden bile üstün bir kavram olduğu düşüncesindeyim.

         Bir toplumda düzenin sağlanması, güvenin oluşturulması, endişenin olmaması ve gelecekten emin olunması için hukukun üstünlüğünün mutlaka tesis edilmesi son derece elzemdir. 

         Biz hâkim-savcılar olarak önümüzdeki dosya ve davaları incelerken, vereceğimiz kararla bir işçinin, bir tüketicinin, bir kiracının, bir mağdurun hakkının tam olarak sağlanamayacağı kanaatine ulaştığımız durumlar olabilmektedir.

         Böyle durumlarda dahi hukuku uygulamaktan başka bir yolumuz yoktur.

Hukuk kurallarının ve güncel mevzuatın vatandaşlarımızın haklarını yeteri kadar ve olması gerektiği gibi koruyamadığının düşünülmesi halinde, yapılması gereken en doğru hareket, bu eksikliğin yasama organımız tarafından giderilmesidir.

Yeri gelmişken söylemek gerekir ki ülkemizin daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çağdaş ve daha kapsayıcı bir Anayasa’ya ihtiyacı vardır.

Yeni Anayasa’mızın gerek hazırlık süreci gerekse içeriği itibari ile bu ülkeyi seven herkesi kapsayıcı nitelikte olması son derece önemlidir. Milletimizin ufkunu açan, çağdaş medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkmamızı sağlayacak, bir yandan kendi tarih ve kültürümüzü yansıtan, diğer yandan evrensel nitelikte olan güzel bir Anayasa ile gelişme sağlayacağımız kuşkusuzdur.

Ülkemizi çok seven ve ülkemiz için en iyisini isteyen herkesin bir araya gelmesi ile ülkemize ve milletimize yakışan bir Anayasa’yı oluşturacağımıza yürekten inanıyorum.Avrupa hukukuna uyum sağlamaya çalışan bir görüntü yerine, Avrupa ve dünya hukukuna yön veren “Milli Hukuk Sistemimizi“ bir an önce tamamlamak için yoğun çalışmalar yapmamız gerekir.

Bizler tarihimizle, kültürümüzle, karakterimizle ve adaletimizle nam salmış bir milletiz. Bu nedenle, hak kavramının tam olarak tecelli ettiği örnek bir anayasa ve buna uygun bir yargı ve hukuk sistemimizle dünyaya örnek olmamızın önünde hiçbir engel yoktur.

Bugün Avrupa ve dünya, hak ve hukuk konusunda, adalet ve vicdan konusunda, insanlık konusunda sınıfta kalmıştır.

Dünyanın gözü önünde Filistin’de, Gazze’de insanlık dışı zulümler yapılmaktadır. Bu zulüm, bunu yapanlara dahi uygulamakta insanın tereddüt edebileceği kadar büyük ve acı bir vahşettir.

Bu zulmü yapanlar bir gün mutlaka cezalarını çekeceklerdir.

Çünkü ilahi adalette zaman aşımı yoktur.

Bilindiği gibi ülkemizde her alanda olduğu gibi yargımızın içinde de bir fetö yapılanması oluşmuştu.

En son 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devletimizin ve kahraman halkımızın sağlam ve dik duruşu ile bu yapının önemli bir ölçüde beli kırılmıştır.

Bunun sağlanmasında, korkmadan ve çekinmeden, cesaretle ve hızla kararlar alan tüm yargı mensuplarımıza şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında şehit olan kahraman vatandaşlarımıza ve yargı mensuplarımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

Bundan sonra bu şekilde bir paralel yapı kurulmasına devletimiz ve milletimiz asla müsaade etmeyecektir.

Bunu sağlamanın en önemli yolu doğruluk, objektiflik ve liyakattir.

Bir sistemde uygulamadan kaynaklanan yanlışları tespit etmek çok önemlidir. Ancak bu yanlışı ortadan kaldırmak için getirilen her yeni sistem kendi handikabını da beraberinde getirmektedir.

Bu nedenle bakış açımız, yanlışları gidermek yerine doğruları yapmak olmalıdır. Çünkü bazen yanlışın ne olduğu yanlış tespit edilebilmekte ve getirilen çözüm kendi yanlışını da önümüze koymaktadır.

Dolayısı ile, çerçevesi önceden belirlenmiş, evrensel kurallara dayalı, bilgi ve çalışmanın öne çıktığı, liyakat temeline dayanan objektif bir sistem her zaman en doğru sistem olacaktır.

Doğruları yapmak yanlışların hepsini bertaraf etmeye yetecektir.

Bu anlamda toplumumuzun her kesimine olduğu gibi biz hâkim-savcılara da büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir.

Önümüzde çok fazla sayıda dosya olduğu doğrudur. Ancak bugün itibari ile devletimizin sağladığı fiziki ve maddi imkânlar karşısında, mazeretlerimizi bahane haline getirme lüksümüz yoktur.

Her bir dosyada ayrı bir hak, ayrı bir mağduriyet, ayrı bir alacak, ayrı bir talep olduğunu unutmadan, yargıda dosyası olan her bir vatandaşımızın bizden adalet beklediğini göz ardı etmeden fedakârca çalışmaya devam edeceğiz.

Ülkemizde yargı, insan haklarına saygı ve özgürlükler fikrini aklına, bağımsızlığın gücünü kararına, tarafsızlık ve adalet duygusunu yüreğine kazımış hâkim ve savcılarımızın omuzlarında her zaman yükselmeye devam edecektir.

Bu duygu ve düşünceler ile ülkemizde adalet ve güven ortamının daha da gelişmesi, davaların daha çabuk sonuçlanması, vatandaşlarımızın haklarına daha hızlı ulaşması temennisi ile 2024-2025 Adli Yılını açıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım öncelikle gerek yüksek yargımızın gerekse ilk derece hâkim ve savcılarımızın özlük hakları konusunda gösterdiğiniz duyarlılık ve iradenizden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Açılış törenimizi onurlandırmanız nedeni ile şükranlarımı arz ediyor ve saygılarımı sunuyorum.

Törenimize katılarak bizleri son derece mutlu eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan Yüksek Mahkeme Başkan ve Başsavcılarımıza, değerli meslektaşlarıma ve bütün kıymetli misafirlerimize ayrı ayrı teşekkür ediyor ve konuşmamı şu sözlerimle bitirmek istiyorum.

Gönülden temenni ediyorum ki,

Ülkemizde;

Zarafetin Zarif’i eksilmesin,

Nezaketin Nazik’i sönmesin,

Sadakatin Sadık’ı kaybolmasın,

Sefaletin Sefil’i artmasın,

Kefaletin Kefil’i batmasın,

Emanetin Emin’i satmasın,

Nesafetin İnsaf’ı kurumasın,

Cinayetin Cani’si sevinmesin,

Mağduriyetin Mağdur’u üzülmesin,

Cehaletin Cahil’i konuşmasın,

Liyakatin Layık’ı unutulmasın,

İhanetin Hain’i gülmesin,

Cesaretin Cesur’u korkmasın,

Adaletin Adil’i her zaman hüküm sürsün.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

T.C. Yargıtay Başkanı
Ömer KERKEZ



1943-1944 Adli Yıl Açılışından, günümüze kadar yapılan Adli Yıl Açılış konuşmaları...

Yargıtay 1.Başkanı Sayın Mehmet Akarca' nın 2023-2024 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1.Başkanı Sayın Mehmet Akarca' nın 2022-2023 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1.Başkanı Sayın Mehmet Akarca' nın 2021-2022 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1.Başkanı Sayın Mehmet Akarca'nın 2020-2021 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1.Başkanı Sayın İsmail Rüştü CİRİT'in 2019-2020 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1.Başkanı Sayın İsmail Rüştü CİRİT'in 2018-2019 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın İsmail Rüştü CİRİT'in 2017-2018 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın İsmail Rüştü CİRİT'in 2016-2017 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın İsmail Rüştü CİRİT'in 2015-2016 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Ali ALKAN'ın 2014-2015 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Ali ALKAN'ın 2013-2014 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Ali ALKAN'ın 2012-2013 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın A. Nazım KAYNAK'ın 2011-2012 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Hasan GERÇEKER'in 2010-2011 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Hasan GERÇEKER'in 2009-2010 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Hasan GERÇEKER'in 2008-2009 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Osman ARSLAN'ın 2007-2008 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Osman ARSLAN'ın 2006-2007 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay 1. Başkanı Sayın Osman ARSLAN'ın 2005-2006 Adli Yıl Açılış Konuşması 

Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili Sayın Mater KABAN'ın 2004-2005 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Eraslan ÖZKAYA'nın 2003-2004 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Eraslan ÖZKAYA'nın 2002-2003 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Sami SELÇUK'un 2000-2001 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Sami SELÇUK'un 1999-2000 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet UYGUN'un 1998-1999 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet UYGUN'un 1997-1998 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Müfit UTKU'nun 1995-1996 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Müfit UTKU'nun 1994-1995 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Müfit UTKU'nun 1993-1994 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.İsmet OCAKÇIOĞLU'nun 1992-1993 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.İsmet OCAKÇIOĞLU'nun 1991-1992 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.İsmet OCAKÇIOĞLU'nun 1990-1991 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Ahmet COŞAR'ın 1988-1989 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Ahmet COŞAR'ın 1987-1988 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Nihat RENDA'nın 1986-1987 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Nihat RENDA'nın 1985-1986 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Nihat RENDA'nın 1984-1985 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet Derviş TURHAN'ın 1983-1984 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet Derviş TURHAN'ın 1982-1983 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet Derviş TURHAN'ın 1981-1982 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mustafa Sabri LİVANELİOĞLU'nun 1980-1981 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Cevdet MENTEŞ'in 1978-1979 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Cevdet MENTEŞ'in 1977-1978 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Cevdet MENTEŞ'in 1976-1977 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Cevdet MENTEŞ'in 1974-1975 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Eyüp Sabri ERMAN'ın 1972-1973 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Ferruh ADALI'nın 1971-1972 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Ferruh ADALI'nın 1970-1971 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Ferruh ADALI'nın 1969-1970 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın İmran Öktem'in 1968-1969 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın İmran Öktem'in 1967-1968 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın İmran Öktem'in 1966-1967 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.Ahmet Recai Seckin'in 1964-1965 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.Ahmet Recai Seckin'in 1963-1964 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.Ahmet Recai Seckin'in 1962-1963 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Dr.Ahmet Recai Seckin'in 1960-1961 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet Bedrettin Koker'in 1955-1956 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet Bedrettin Koker'in 1954-1955 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Mehmet Bedrettin Koker'in 1953-1954 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Selim Nafiz Akyollu'nun 1952-1953 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Musafa Fevzi Bozer'in 1951-1952 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Musafa Fevzi Bozer'in 1950-1951 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Ozyoruk'ün 1949-1950 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Özyörük'ün 1948-1949 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Özyörük'ün 1947-1948 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Özyörük'ün 1946-1947 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Özyörük'ün 1945-1946 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Özyörük'ün 1944-1945 Adli Yıl Açılış Konuşması

Yargıtay Onursal 1. Başkanı Sayın Halil İbrahim Özyörük'ün 1943-1944 Adli Yıl Açılış Konuşması